3 Ocak 2009 Cumartesi

Ağladı

Buğulu pencerenin önünde durmuş
Öylece karın yağmasını izliyordu
Bakışları dalmış gitmişti
Birden telefonu çaldı
İstemsizce baktı…
cevap vermek istemedi ilk önce
Sonra düşündü,nereye kadar kaçacaktı gerçeklerden
Bu kez kaçmayacağım dedi ve telefona cevap verdi
Karşıdaki ses duymak istemediği kişinin sesiydi
Bir an dona kaldı,
dışarıdaki soğuktan değil
Telefondaki kişinin söylediklerinden
O kişi evi boşaltmasını söylüyordu,
Zaten bir sürü sorunla uğraşıyordu son günlerde
Nerden çıkmıştı bu sürpriz
anlam veremedi
Düşündü,
çaresizdi…
Kaçmak istedi bu büyük şehirden
Boğazın sularına kendini bırakmak geldi aklına
Hemencecik vazgeçti bu saçma sapan düşünceden,
Arkadaşlarını aramayı düşündü,
Hepsinin bahanesi çoktan hazırdı
türlü türlü bahaneleri duymamak için kimseyi aramadı…
değer verdiği bir arkadaşı vardı
biliyordu geleceğini,
yardım edeceğini
aradı ve geldi değerli arkadaşı
Gitti eve
eşyalarını topladı hüzünle
Hiç böylesine bir veda yaşamamıştı hayatında
Aşağıda bekleyen arkadaşına aldırmadan
Ağlamaya başladı
Gözlerinden süzülen yaşlara engel olmak istemedi bu kez
Hıçkıra hıçkıra ağlamak istedi
En güzel çözümün bu olduğuna inandı
Ağladı…

Mış Gibi

Birazdan
buradan çekip gideceğim…
Bilmediğim ve merak etmediğim diyarlara
Kimse hakkında önbilgi sahibi olmak istemiyorum
O yüzden hiç bilmediğim yerlere gideceğim
Kimseyi bilmeyim
Kimse beni bilmesin
Yeni doğmuş bir çocuk gibi başlayayım hayata
Gittiğim yerin dilini bile bilmeyim
Ne söylediklerimi anlasınlar,
Nede söylediklerini anlayayım
Öyle Hızlı bir tanışma da olmasın
Temel ihtiyaçlarımı hareketlerle gidereyim o kadar
Sonra yavaş yavaş dillerini öğrenirim ne de olsa
Yeniden doğmak gibi bir şansımız yok ama
Hayatı sıfırlamak gibi bir şansımız var galiba
Gerçi ne kadarını sıfırlayacağız ki
Yaşadıklarımızı silebilecek miyiz beynimizden
Gönlümüzden
Gittiğimiz yerde sadece mış gibi yapacağız
Aslında her şeyi yanımızda götüreceğiz
Anıların yükünü sırtımızda taşıyacak…
Anların fotoğrafını zihnimizde büyüteceğiz…

29 Aralık 2008 Pazartesi

Gözlerimle Duyduğum Güzellik

uzaklardan bir ses geldi
çaresiz,ümitsiz ve yorgundu
ses,yavaş yavaş yaklaşıyordu kulaklarıma
baktım
sesi görebiliyordum
kulaklarımla duymuyordum sesi
gözlerimle görüyordum
o kadar güzeldiki ses
gözlerimi alıyordu
mucize gibiydi adeta
dokunmak istedim
uzattım ellerimi
ateş gibi yaktı ellerimi
seslendi
bu kez kulaklarımla duyuyordum
dokunmak yasak bu güzelliğe
sadece gözlerinle duyabilirsin
üzüldüm,
kaç zaman sonra ilk defa
bir güzelliğe bu kadar yaklaşmışken
dokunamıyordum
sadece sesini
gözlerimle duyuyordum
doldu gözlerim
ümitsizce ağladım
ağladım,ağladım
ve ben yine bana ait olan
ama dokunamadığım
ve hayaliyle yaşadığım
güzelliklerin esaretinde
ölüp gideceğimi anladım....

Yalnızım

yalnızdım
tanıştık
görüştük
anlaştık
vakit geçirdik
güldük
eğlendik
üzüldük
ağladık
tartıştık
küfrettik
darıldık
küstük
ayrıldık
gittin
bittim
ve
yine
yalnızım

Veda

Son kalan birkaç eşyamı almaya gittim bugün…ilginç bir duygu bir daha gitmeyeceğini bildiğin bir yere veda etmek…göz göre göre veda,bile bile acı çekmek gibi,bir yerlerinize kendi ellerinizle bıçak saplamak gibi bir şey… ilk defa bugün hiçbir burkuntu,üzüntü hissetmedim yüreğimde veda ederken…alışkınız aslında vedalara…orta okuldan ayrılırken yaşamıştım bu duyguları…çocukça duygulardı belki ama iz bırakıyor yinede insanda… o zaman yine çocukça olan bir şey yapmıştık bütün sınıfça…şimdi ki gibi andaç yada yıllık türü şeyleri bilmiyoruz,bilsek de o kadar parayı ailemizden isteyemeyiz..her neyse…biz veda defteri tutmuştuk o zamanlar…herkes herkese bir şeyler yazdırıyor…kalbin kadar temiz sayfayı bana ayırdığın için teşekkür ederim,sepet sepet yumurta sakın beni unutma,unutma unutulanlar unutanları asla unutmazlar vs vs vs… şimdi geriye dönüp baktığımda elimde o basit ve sıradan cümleler kaldı...bütün arkadaşlarım bir yerlere gittiler,yolda gördüğümüz zaman tanımayacak hale geldik birbirimizi…işte göz göre göre vedayı uzun zaman önce çocukken yaşadık hayatımızda… sonrasında liseye veda en sevdiğin arkadaşlarına veda,ölümle sevdiğin insanlara veda…ölümle gelen veda ki vedalar arasında en acımasızı,en ansızın olanı,en yıkımı derin olan vedadır her halde…
hayatımız sonlarla başlangıçları hep iç içe yaşatıyor…bir taraftan kaybederken bir taraftan yeni şeyler kazandırıyor…hiçbir zaman herhangi bir şeye sonsuza kadar sahip olamıyoruz… bu döngüye,değişime mahkumuz…istesek de istemesek de…bugün yaşadığım veda,sanırım yüreğimin böyle şeylere alışkın olmasından olsa gerek hiçbir etki yapmadı bende…önceden olsa üzülür,hüzünlenir yeri gelir göz yaşı dökerdim…
hayat insana zamanla gözyaşının kıymetini öğretiyor galiba…

25 Aralık 2008 Perşembe

Bağlanmayacaksın

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela.
O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden,
Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın.
Ucundan tutarak...

Can Yücel

19 Aralık 2008 Cuma

Aynalar

Haksızlık bu geçen yıllar
Gönlüm çok genç bedenim yaşlı
Haksızlık bu eskiyen yüz
Bana hâlâ çok uzak güz
Aynalar durun yalancı
Aynalar değişmeyin
Biraz daha zaman verin
Bu ben değilim bu yabancı

Sezen Aksu

13 Aralık 2008 Cumartesi

Mırıldandıklarım

Kırdın mı incittin mi birilerini
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler.
Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim
Dostluklarımı, ilişkilerimi
Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
Borçlarımı ödedim mi?
Doğru seçtim mi soruların fiillerini?
Tırnaklarım kesilmiş,
dişlerim fırçalanmış,
saçlarım taranmış,
giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
Geri verdim mi aldıklarımı:
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları,
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
Yokladım mı duygularımı
Hala sevebiliyor muyum insanları?
Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı;
cila geçmeli ahşaplarıma ovmalı umutları
Saklı tutmalı gelecek inancını,
yarınları eksik etmemeli ağzımızdan
Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım
Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar
Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar
Gece telefonları, ıssız konuşmalar
Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler
Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey
O kadar çok anlattım ki
Kendime kaldım anlatmaktan...
Bunaldım kendisiyle boğuşmasını
Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan
Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan,
Ofset duyarlılıklardan
Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum
'içtenliğin' yada 'dünya görüşünün' kirletmediği
Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum
Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları
vitrin camlarına yansıyan yüzlerde
Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar
Hala bir umut var mıdır
Çikmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde
Ne çıkmaz sokaktayım nede mutsuz
Sadece rüzgarlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar
Açık denizlerde nice yolculuklara yelken açarken
Kış güneşinin mutlu ettigi bir kedi gibi mutlu, emin, tasasız
Sere serpe ve keyifli olmak tek isteğim
ve dileğim senin ve benim ,
yani bizim için...

Murathan Mungan

4 Aralık 2008 Perşembe

Candan Erçetin - Meğer

Kaçış

Topladım eşyalarımı,
Umutlarımı bavulumun en derinlerine sakladım
Acılarım,hüzünlerim ceplerimde
Gözlerim buğulu
Kalbim kırık,
Hayallerim,beklentilerim benden çok uzakta…
Biliyor musun,Bu bir kaçış,
Senden ve sana dair her şeyden kaçıyorum…
Kimse olmasın efkarıma ortak
En uzaklara,kimsenin olmadığı yerlere gidiyorum
Sana adadığım şarkılar,
Her şeyimize şahit olan İstanbul sende kalsın
Ben kendime,
Yalnızlığıma gidiyorum…

Kendimleyim...Kimsesiz...

Alınanların…
Verilenlerin …
Düşünülenlerin…
Hayal kırıklıkların…
Düş bozumunun…
İsyanların…
Çığlıkların…
Göz yaşlarının...
Üzerinden ne kadar çok şey geçti
Şimdi hiç bir şey olmamış gibi
Yani eskisi gibi
Seni sevmemi,değer vermemi
Elini tutmamı,arayıp sormamı bekleme
Kalbim kaskatı,sana dair her şeye...
Ne sana, nede senle ilgili en ufak bir şeye tahammülüm yok
Lütfen beni benle bırak…
Böyle daha mutluyum…
Kendimleyim,kimsesiz….
Hayatın anlamını yalnız kaldığımda anladım
Ve anladım ki en sadık dost yalnızlıkmış….

3 Aralık 2008 Çarşamba

Dayan Yalnızlığım

Karla karışık yağar hüzün
Üstüm başım hep uzun kollu
Benden iyi bilirsin
Anlatmama lüzum var mı
Gözlerim senden sonra
Hep parçalı bulutlu
Sen de baksan görürsün
Bakmaya yüzün var mı
Mutlu muyduk ki
Sade nefes aldık
Bıktım artık uzatma,
yaslan bana ağla
Kal yanımda böyle sonbahar gelince
Soysuzlar içinde kalma yalnızlığım
Bak yenildik işte
Zamanı gelince kalkarız belki de
Dayan yalnızlığım
Uzun yola gitmeden
İki koltuk ayırttım
Seninkisi cam kenarı
Sormana lüzum var mı
Farkı yok ki geçmişten
İlk kez görmüş değilsin
Hiç kuraya girmeden
Hep kısa çöpü çekmişsin

Emre Aydın

2 Aralık 2008 Salı

Tutsana Ellerimi

Sana bu karanlık bu gürültü içinde
Ellerimi uzatıyorum
Sen bu karanlık bu gürültü içinde
Görmüyorsun
Bütün köşeleri tutmuşlar
Ortada meydanlar, gözler içinde
Sana anlatamıyorum
Bütün bu köşeler,
bu karanlık,
bu ıslak,
bu gürültü...
Tutsana ellerimi
Ellerimi görmüyor musun...

Hümeyra

Yalnızım Ben

Yalnızım ben çok yalnızım
Buymuş benim alın yazım
ister uzak ister yakın
Anılar beni rahat bırakın
Artık dönsen de dönmesen de
Ne çıkar beni sevmesen de
Bir kadehim var bak elimde
Hasretini içiyorum
inan sevgiye küskün değilim
Yalnız hayatta tek isteğim
Gönülden bana uzanacak
Dost elinin delisiyim

Nil Burak

30 Kasım 2008 Pazar

Karanlık Odam


odamdayım,ümitlerim gibi odamda karanlık...penceresi yok yeni odamın...üç odalı evimizin gün görmeyen odasını özellikle istedim arkadaşlardan...hayatla bağlantım kopuyor odama adım attığımda...ne gecesi belli nede gündüzü...hangi saatte uyuduğumun,hangi saatte uyandığımın farkına bile varmıyorum...hüzünlü,düşünceli,dertli zamanlarımın en iyi ilacı uykudur...bu yüzden çok seviyorum biricik odamı...her uyandığımda odam karanlık,adeta uyumaya devam edebilirsin der gibi...sonu olmayan bir karanlığın içindeyim...
bu karanlıktan ne zaman kurtulacağım bilmiyorum...

Akmayan Veda Gözyaşları


Son kalan birkaç eşyamı almaya gittim bugün…ilginç bir duygu bir daha gitmeyeceğini bildiğin bir yere veda etmek…göz göre göre veda,bile bile acı çekmek gibi,bir yerlerinize kendi ellerinizle bıçak saplamak gibi bir şey… ilk defa bugün hiçbir burkuntu,üzüntü hissetmedim yüreğimde veda ederken…alışkınız aslında vedalara…orta okuldan ayrılırken yaşamıştım bu duyguları…çocukça duygulardı belki ama iz bırakıyor yinede insanda… o zaman yine çocukça olan bir şey yapmıştık bütün sınıfça…şimdi ki gibi andaç yada yıllık türü şeyleri bilmiyoruz,bilsek de o kadar parayı ailemizden isteyemeyiz..her neyse…biz veda defteri tutmuştuk o zamanlar…herkes herkese bir şeyler yazdırıyor…kalbin kadar temiz sayfayı bana ayırdığın için teşekkür ederim,sepet sepet yumurta sakın beni unutma,unutma unutulanlar unutanları asla unutmazlar vs vs vs… şimdi geriye dönüp baktığımda elimde o basit ve sıradan cümleler kaldı...bütün arkadaşlarım bir yerlere gittiler,yolda gördüğümüz zaman tanımayacak hale geldik birbirimizi…işte göz göre göre vedayı uzun zaman önce çocukken yaşadık hayatımızda… sonrasında liseye veda en sevdiğin arkadaşlarına veda,ölümle sevdiğin insanlara veda…ölümle gelen veda ki vedalar arasında en acımasızı,en ansızın olanı,en yıkımı derin olan vedadır her halde…
hayatımız sonlarla başlangıçları hep iç içe yaşatıyor…bir taraftan kaybederken bir taraftan yeni şeyler kazandırıyor…hiçbir zaman herhangi bir şeye sonsuza kadar sahip olamıyoruz… bu döngüye,değişime mahkumuz…istesek de istemesek de…bugün yaşadığım veda,sanırım yüreğimin böyle şeylere alışkın olmasından olsa gerek hiçbir etki yapmadı bende…önceden olsa üzülür,hüzünlenir yeri gelir göz yaşı dökerdim…
hayat insana zamanla gözyaşının kıymetini öğretiyor…

29 Kasım 2008 Cumartesi

Anla Artık Hayat...!


Ne ümitler beslemiştim geleceğe dair…neler beklemiştim hayattan,çocukça,masum şeylerdi onlar…hepsi geçmişte kaldı…yıkıldı hayallerim bir bir…şimdi ben,kendimle baş başa…değişen insanlar mıydı yoksa ben miydim anlamadım…yada hayallerim mi çok uçuktu… bilemiyorum…kaç şehir eskittim,kaç okul,kaç sokak,kaç şarkı,şiir,dost,arkadaş… eskittiklerimin sayısını hatırlamıyorum bile…daha dün dostum dediğim insan şuan en büyük düşmanım… daha dün kardeşim diyen insan şimdi benden nefret ediyor…hayatın hızına yetişmek istemiyorum artık…bir yerlerde okumuştum zamanında….yaşadığın olaylardan sonra hemen ayağa kalk ve yürümene devam et,yoksa hayatı kaçırırsın…bir zamanlar ne kadar önemliydi bu söz…her yaşadığım sorundan sonra beni motive ederdi…şimdi… hayatın benden uzak olması en büyük temennim…yaş geçtikçe hayatla olan mesafem daha da azaldı…şimdi omuz omuza yürüyoruz…düştüğüm zaman beni bırakmıyor…ne garip değil mi,önceden yakalamaya çalıştığım hayat şimdi beni bırakmıyor…yakama yapışmış,kovsam da atsam da benimle…uzun zamandır yorgunum…ne hayatla,ne hayatın getirdikleriyle uğraşmak gibi bir niyetim yok…hayallerim,beklentilerim,ümitlerimde onda kalsın…biraz kendimle kalayım,yapayalnız,bir başıma…dinlediğim şarkılar,okuduğum kitaplar bana eşlik etsinler yeter…
çok şey mi istiyorum hayattan…
lütfen beni anlasın artık…
ben kendimle çok mutluyum…

18 Kasım 2008 Salı


hayallerim...ümitlerim...beklentilerim...
hepsi geçmişte kaldı...
özenle yerleştirdiğim sandıklarda...
tozlu eşyaların içinde...
o saklı yerde,
tavan arasında...

Geceye not

 Uykusuz bir gece daha Kafamın içindeki sesleri susturamıyorum Martıların çığlıklarına karışıyor içimdeki gürültü Düşünceleri sıraya dizmeye...