20 Haziran 2009 Cumartesi

Bir Şarkı Üç Yorum - Sorma

güzel bir şarkının olur olmaz her şarkıcı tarafından söylenmesine oldum olası gıcık olmuşumdur...şarkı güzel tamam ama söylenebildiğinde güzel...
bazende istisnalar olmuyor değil,yani o bir şarkıyı söyleyen şarkıcılar 'gerçek sanatçı' iseler eğer her birinden dinlerken ayrı bir keyif alabiliyorsunuz....
sezen aksu'nun son albümünde söylediği 'sorma' şarkısı buna en güzel örnek zannımca....
zeki müren'den dinledik önceleri,
sonra ayşegül aldinç'ten,
şimdi de şarkının gerçek sahibi olan sezen aksu'dan...
ben sezen aksu'nun son albümü çıktığından beri üçünden birden dinliyorum...
üçünde de ayrı dünyalara gidiyorum...
biraz abartmış olabilirim ama olsun....
sıradan insanlar gibi olmamak hoşuma gidiyor...
sizde sıradanlığın içinde sıradan olmayın...tavsiyemdir.... :)

19 Haziran 2009 Cuma

Son Duraktan Bir Önceki Durak

aksaray-adana geçişinde çekmiştim bu fotoğrafı.
kendilerini Allah'a adamış bu insanların bir an geçmişlerini düşündüm...
kim bilir neler yapmışlardır hayatları boyunca,
hangi günahları işlediler,
hangi yasakları çiğnediler,
kimin ahını aldılar...
şimdi O'na yönelerek;
kirli geçmişlerini temizleyebilecekler mi acaba...

Sezen Aksu'dan 90'lar Türk Pop (sadece bir kaçı)


Söz - Müzik: Sezen Aksu

Askin Nur Yengi - Bile Bile
Aysegül Aldinc - Sorma
Nükhet Duru - Adamlarin Adami
Tarkan - Hepsi Senin Mi
Emel - Yaradana Kurban
Seden Gürel - Kahpe Felek
Demet - Allah Görür
Sibel Tüzün - Kacin Kurasi
Rengin - Aldatildik
Deniz Seki - Ahmet
Sertab Erener - Seyrüsefer
Göksel - Yakisikli
Levent Yüksel - Hakim Bey
Yonca Evcimik - Vurula Vurula

18 Haziran 2009 Perşembe

Yürüyorum Düş Bahçeleri’nde...Sezen



Sezen Aksu’nun başka sanatçılarca yorumlanan eserlerini yeni düzenlemeleriyle yeniden seslendirdiği eserlerden oluşan “Yürüyorum Düş Bahçeleri’nde...” isimli son albümü 16 Haziran 2009’dan itibaren dinleyicilerin beğenisine sunuluyor. 1996 yılında benzer bir konsept ile yayınlanan “Düş Bahçeleri” albümünün devamı niteliğindeki albüm akustik ve elektronik altyapılardaki 2 CD’den oluşuyor. Albümdeki Aykut Gürel, Aytuğ Yargıç, Fahir Atakoğlu, Kıvanch K, Mithat Can Özer, Mustafa Ceceli gibi müzisyenlerin düzenlemeleri, daha önce dinleyici ile buluşmuş eserlerin taze bir sound ile müzik severlere sunulmasını sağlıyor.


“Kaçak”, “Kurşuni Renkler”, “Elveda”, “Sorma”, “Unutamam” ve “Lale Devri” gibi bilinen ve sevilen eserler Sezen Aksu’nun sesinden akustik versiyonlarıyla yer alırken, “Kibir”, “Çakkıdı”, “Yok ki” ve “Büklüm Büklüm” gibi eserler yepyeni elektronik altyapılarıyla dinleyicilerin beğenisine sunuluyor.

Albümde, daha önce yayınlanmamış “Itirafçı Olma”, “Pardon” ve “Tören” isimli 3 eser de yer alıyor.

Çağdaş Sanat performanscılarından Cevdet Erek’in “Katkısız” isimli “yerleştirme” çalışmasının DVD olarak albümle birlikte müzik severlerler ile paylaşılıyor olması albümdeki diğer bir yenilik olarak dikkat çekiyor. Sezen Aksu, hayatın içindeki farklı anların video görüntülerinden oluşan bu çalışmaya albümünde yer vermesinin nedenini, popüler sanatın büyük kitlelere daha kolay ulaşabilmesi nedeniyle, daha az bilinen sanat dallarının gün ışığına çıkmasına aracılık etmek olarak açıklıyor. Aksu ayrıca, “Günlük hayatın rutin telaşları içinde yuvarlanırken, farkına bile varmadan dikkatimizden kaçan anlara, seslere ve karelere odaklanmak çok kolay değil doğal olarak. Oysa, bütün bunları parantez içine alıp üzerine fazladan hiçbir söz söylemeden, büyük resimden küçük kareleri “olduğu gibi” çekip, çekiştirmeden bize sunan, bunu yaparken de mucizevi bir şekilde ama yine doğallıkla bizi bambaşka bahçelere götürebilen, bize hiç beklenmedik yeni pencereler açıveren gizli gözler var...” şeklinde yorumladığı ve heyecanlandığı bu türden çalışmaları, “bir ömür paylaştık” dediği dinleyicileri ile paylaşmak istediğini söylüyor.

Albümün kapak tasarımında ise, daha önce Aksu’nun “Eksik Şiir” isimli kitabının kapağını da tasarlayan ve ülkemizde ve dünyada birçok önemli filmin afişlerinde imzası bulunan tasarımcı Emrah Yücel’in imzası yer alıyor.

14 Haziran 2009 Pazar

Gönlü Geniş ve Ruhu Gezgin Sufi Meşreplilerin Kırk Kuralı

Altıncı Kural;
Şu dünyadaki çatışma,
önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır.
Sen sen ol,
kelimelere fazla takılma.
Aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir.
Aşık dilsiz olur.


Elif Şafak - Aşk

10 Haziran 2009 Çarşamba

Kürt İnadı !

Böyle bir kavramı uzun zamandır biliyordum ama nasıl bir şey olduğu konusunda bir tecrübem yoktu pek fazla.arkadaşlarım benimde inatçı biri olduğumu söyler ama ben birisine hayır diyorsam bu hayır’ın ömrü genelde çok kısa olur ve bir tatsızlığa sebep olmamak için bazen geri adım atarım.
urfalı bir arkadaşımda bugün meşhur kürt inadının ne olduğunu tam anlamıyla öğrenmiş oldum.hikaye kısa ve net.net,net olmasına ama genelleme yapmaktan kaçınıyorum esasında.hem Kürtlere hem de Urfalılara mal etmek zannımca yanlış ama maksat muhabbet olsun bizimkisi…:)
herneyse;
Güzel bir yemekten sonra evin yolunu tuttuk gidiyoruz,yoldayken bir an aklıma bu yıl henüz karpuz yemediğim aklıma geldi,madem öyle bi karpuz alalımda yiyelim dedim.şükür ki bu fikrim onay gördü :)daha önceden arkadaşlarımın test ettiği bir manavın önüne geldik,ilk olay burada yaşandı,manava birlikte gidelim dedim ‘cık’ dedi,ikinci defa söylediğimde keyifsiz olduğunu düşünerek fazla ısrarcı olmamalıyım dedim içimden.manava gittiğimde kirazların çeşitliliği beni kendimden geçirdi,birazda kiraz aldım bari dedim,tam kasaya doğru gidiyordum ki,arabada yeriz düşüncesiyle iki tane muz aldım.hay almaz olaydım:)…ücreti ödedim,gittim arabaya…çıkardım muzu,güzelce soydum sonra uzattım, yine ‘cık’ dedi.hasbinallah dedim içimden.alır mısın şunu,’cık’…abi alsana şunu,’cık’…abi!al!cık…işte tam orda kürt inadının ne olduğunu çok iyi anladım…anladım anlamasına ama benimde inadım tuttu bir kere.ne yapayım tahrik oldum…insan bu noktadan sonra saçmalama da da sınır tanımıyor :)soyduğum muzu direksiyonun üzerine koydum…yine almadı…bu kez o sinirlendi,aldı muzu arka koltuğa attı…şimdi gel de normal insan gibi davran…:)istesem de yapamam…zaten öylede oldu…beni evin uzağında bir noktaya bırakmak istedi,evin olduğu yönde trafik yoğunmuş,bahane.altı üstü iki yüz metre gidecek.o meşhur kürt inadının tekrar baş göstereceğini çoktan anlamıştım,bu kez fazla ısrarcı olmadım,inmeyeceğimi söyledim,sen bilirsin bende yoluma devam ederim dedi.daha önce de belirttiğim gibi böyle durumlarda geri adım atarım,bu kez de geri adım attım.indim arabadan mağlubiyeti kabullenmiş bir şekilde, tıpış tıpış evime doğru yürüdüm….yoldayken, aynı arkadaşımla bir yıldan fazladır benim memlekete gitme planımız olduğunu, yine aynı inadı yüzünden bir türlü gidemediğimizi anımsadım,komik halimize güldüm…vesselam...

6 Haziran 2009 Cumartesi

Ah Be Prison Break Kurtlar Vadisi Kadar Olamadın....

Son yıllarda dizi izlemek gibi bir vakit israfı yapmıyordum,ta ki bir arkadaşımın ballandıra ballandıra prison break anlatmasına kadar.ki o zaman bile izlemeyecektim…ilk bölümünü; ‘ne varmış şu dizide yau’ küçümsemesiyle izlemeye başlamıştım…ilk bölümü izlemek bu diziye kendini teslim etmen anlamına geliyormuş…ikinci bölümü birinciyi izledikten hemen sonra izledim….üç dört beş derken üçüncü gün ilk sezon bitmişti…sonra ikinci sezon…sonra üçüncü sezon….bir haftada üç sezonu devirmiş,dördüncü sezon ne zaman çıkacak acaba diye sabırsızlanmaya bile başlamıştım…söylentiler altı sezon olacağı yönündeydi,bende dua ediyordum umarım altı sezon olur diye….ama istediğim gibi olmadı…dördüncü sezonda bitirdiler bu mükemmel diziyi…ilk üç sezon elimde olduğu için izlemek çok güzeldi ama dördüncü sezonda öyle bir durum olmadı….haftalık takip etmek gibi bir işkenceye maruz kaldım...işkence demek aslında biraz haksızlık olur,onunda kendine göre bir keyfi var…önce internete düşecek,sonra alt yazıyı bekleyeceksin….alır almaz izleyeceksin.biraz bekletince bir tadı kalmıyordu sanki…velhasılı,adamlar hakikaten bu işi yapıyorlar,dizi başından sonuna kadar akıl dolu,kurgu mükemmel,ilk sezonda gördüğün bazı şeyler üçüncü sezonda karşına çıkıyor,ikinci sezonda olan bir olayın devamı ne oldu derken dördüncü sezonda cevabını veriyorlar…öyle ki dizi için iki ayrı final bölümü hazırlamışlar….bunu duyduktan sonra pes diyorsun…kimse kusura bakmasın bizim dizilerin yüzde doksanı hatta daha fazlası ucuz,basit ve beş para etmez…bu küçümsememe tepki gösterenlere hep sorarım hangi dizimizin çekimine başlamadan önce finali bellidir….söyleyebilir misiniz beş tane dizi….hayır…tek bildiğim ikinci bahar…başka da bilmem….dizilerimizin hepsi oyuncu değişikliğiyle birlikte senaryo değişimine gider….bir dizide olmayacak türde insan bolluğu yaşanır…sen kafanda bir son belirleyemezsin… bizimkileri eleştirmeye kalkarsak bunun sonu gelmez…boş verelim en iyisi…dizime döneyim.birinci finali izledikten sonra adeta yıkıldım,bu dizi bu şekilde bitmemeliydi diye üzüldüm ama ikinci final olduğunu duyduğumda iyi ki çekmişler ilki çok koymuştu dedim ama ikinci final daha çok koydu…ne yalan söyleyeyim gözlerimden birkaç damla yaşta akmadı değil hani…

Sessiz Çığlığım

durdum,
kalakaldım olduğum yerde,
donmuş gibiydim adeta,
şimşekler çaktı zihnimde,
ben niye burdayım dedim bir an,
yüreğim sıkıştı,
göğsüm daraldı,
haykırmak istedim,
bağırmak istedim avaz avaz,
zincirleri kırmak...
olmadı,
isyanlarım içime akıyordu,
ansızın bir ağırlı çöktü omzuma,
yığıldım kaldım olduğum yerde,
bir ses duydum fısıltı kıvamında,
kulak kabarttım,
duyabilmiştim sonunda...
bu benim sessiz çığlığımdı...

Gönlü Geniş Ve Ruhu Gezgin, Sufi Meşreplilerin Kırk Kuralı

Beşinci Kural:
Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır.
Akıl temkinlidir.
Korka korka atar adımlarını.
"Aman sakın kendini" diye tembihler.
Halbuki aşk öyle mi?
Onun tek dediği: " Bırak kendini, ko gitsin! "
Akıl kolay kolay yıkılmaz.
Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer.
Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur.
Ne varsa harap bir kalpte var!

Geceye not

 Uykusuz bir gece daha Kafamın içindeki sesleri susturamıyorum Martıların çığlıklarına karışıyor içimdeki gürültü Düşünceleri sıraya dizmeye...