Sen bilemezsin geceyi
Geceleri sokak lambaları altında oturan yalnızlıkları
Kaç gece sana dağlardan şarkılarını yolladı rüzgarlarla?
Sen,kaç geceye dost oldun
kaç saat dayanabildin ona
kıvrıldığın yerde uykuya mı daldın hep?
Sen bilemezsin yalnızlığı
Hiç ses duymadığın bir yalnızlık yasadın mı?
sen kaç yalnızlığa dost oldun
kaç saat dayanabildin ona
yüzüne kaç kapı kapayıp kaçtın yalnızlıkların?
Sen bilemezsin ağlamayı
Gözlerin dolduğu anları ağlamaktan miı sayıyorsun hala?
Sen,kaç kez bir basına ağladın
kaç saat dayanabildin gözyaşlarına
Ellerinle yüzünü kapatıp,kendinden mi sakladın hıçkırıklarını?
Sen bilemezsin içmeyi
Şişenin dibini bulduğun an midir sana göre içmek?
Sen kaç kez,şarap tadında buruk şarkılar söyledin
kaç saat dayanabildin sarhoşluğuna
Kadehini aklındakilerle mi yoksa yüreğindekilerle mi içtin?
Sen bilemezsin sevmeyi
sevgi dediğin sadece seni sevenleri mi sevmek?
kaç vakit ayırabildin sevmeye
Sadece severek kaç vakit dayanabildin
İçinde öldürdüğün sevgilerin sahipleri nerede!
Kaç kalpten ceketini alıp cıktın şimdiye dek ....
...........
2 Ocak 2010 Cumartesi
27 Aralık 2009 Pazar
Bu Ne Biçim Hayat
bu ne bicim hayat
bu ne bicim postaci
uc defa caliyor kapiyi
bu ne bicim kel
hem merhemi var
hem surmuyor basina
bu ne bicim bicimler
istediginiz kadar cogaltilabilir
memleket cok musait buna
ornegin yeni bir komsu tasindi karsiya
bir baktim fahriye abla!
kirk yillik bir rotar yapmis erzincan treni
ben gelmisim su yasima
o ise siirdeki yasindan gun almamis daha
benimki ne bicim hayat
uymuyor ne gorduklerime
ne duyduklarima
ne okuduklarima
ben ne bicim benim
ne kendime benziyorum
ne baskalarina
.............
bu ne bicim postaci
uc defa caliyor kapiyi
bu ne bicim kel
hem merhemi var
hem surmuyor basina
bu ne bicim bicimler
istediginiz kadar cogaltilabilir
memleket cok musait buna
ornegin yeni bir komsu tasindi karsiya
bir baktim fahriye abla!
kirk yillik bir rotar yapmis erzincan treni
ben gelmisim su yasima
o ise siirdeki yasindan gun almamis daha
benimki ne bicim hayat
uymuyor ne gorduklerime
ne duyduklarima
ne okuduklarima
ben ne bicim benim
ne kendime benziyorum
ne baskalarina
.............
17 Aralık 2009 Perşembe
...
konuşarak hayatı bitiren insan bozmaları,
anlata anlata bitirilmiş hikayeler...
kurgulanmış yalanlar,
inanılmış masallar...
kırılmış düşler....
anlata anlata bitirilmiş hikayeler...
kurgulanmış yalanlar,
inanılmış masallar...
kırılmış düşler....
15 Aralık 2009 Salı
Alış-Veriş
alış veriş üzerine kurulmuş
insan ilişkileri,
verdiğin zaman iyisin,
vermediğin zaman kötü...
verdiklerinin karşılığında bir şey beklemek
büyük suç...
hep ver,
hep ver,
hep ver,
hiç alma
ama hiç,
sakın isteme karşılık...
istersen kötü adamsın...
karşılıksız sevgiler yalan zaten...
kim demiş karşılıksız sevgiler var diye...
onlar leyla ile mecnun hikayelerinde kaldı...
insan ilişkileri,
verdiğin zaman iyisin,
vermediğin zaman kötü...
verdiklerinin karşılığında bir şey beklemek
büyük suç...
hep ver,
hep ver,
hep ver,
hiç alma
ama hiç,
sakın isteme karşılık...
istersen kötü adamsın...
karşılıksız sevgiler yalan zaten...
kim demiş karşılıksız sevgiler var diye...
onlar leyla ile mecnun hikayelerinde kaldı...
12 Aralık 2009 Cumartesi
9 Kasım 2009 Pazartesi
6 Kasım 2009 Cuma
Gidiş
yine gidiyorsun uzaklara,
temmuz sıcağında,
güneşin altında
yürürsün,
uzaklaşmak istersin hayallerinden
bir sen varsındır,
birde kırık kalbin...
suskundur dilin,
hüzün doludur yüzün,
konuşmak zulümdür sana...
susmak için gidersin bu yolculuğa
kaçmak için değil....
susarsın da...
temmuz sıcağında,
güneşin altında
yürürsün,
uzaklaşmak istersin hayallerinden
bir sen varsındır,
birde kırık kalbin...
suskundur dilin,
hüzün doludur yüzün,
konuşmak zulümdür sana...
susmak için gidersin bu yolculuğa
kaçmak için değil....
susarsın da...
3 Kasım 2009 Salı
Yine Geldim...
ve ben
yine geldim,
buraya,
ümitlerimi bağladığım bloguma,
kendime...
gölgeme değil,
aslıma....
yanıma aldığım kırık düşlerimle,
sevgi dolu haykırışlarımla,
yüreğimin yangınlarıyla,
gecelerimin ışıklarıyla,
olduğum gibi,
kendim gibi
........
yine geldim,
buraya,
ümitlerimi bağladığım bloguma,
kendime...
gölgeme değil,
aslıma....
yanıma aldığım kırık düşlerimle,
sevgi dolu haykırışlarımla,
yüreğimin yangınlarıyla,
gecelerimin ışıklarıyla,
olduğum gibi,
kendim gibi
........
20 Ekim 2009 Salı
14 Ekim 2009 Çarşamba
Boş
boş bir hayat,
boş bir yüz,
boş bir gülümseme,
boş bir hayal,
boş bir dostluk,
boş bir sevda,
boş bir aşk,
boş bir arkadaşlık,
boş bir sevgi,
boş bir ideal,
boş bir hedef,
boş bir dünya,
boş bir boşvermişlik,
boş bir sitem,
boş bir kırgınlık,
boş bir kavga,
boş bir uğraş...
boş ve boşuna herşey...
boş bir yüz,
boş bir gülümseme,
boş bir hayal,
boş bir dostluk,
boş bir sevda,
boş bir aşk,
boş bir arkadaşlık,
boş bir sevgi,
boş bir ideal,
boş bir hedef,
boş bir dünya,
boş bir boşvermişlik,
boş bir sitem,
boş bir kırgınlık,
boş bir kavga,
boş bir uğraş...
boş ve boşuna herşey...
13 Ekim 2009 Salı
Başlıksız
durma bu yanda
gidip gelmekle yükümlüsün her daim
ne bu tarafta ol,
nede diğer tarafın adamı ol...
sus!
sakın,
söyleme o tarafın hikayesini
sende kalsın acıların
içine akıt kanlarını
yaralarını göstereyim deme
ezerde geçerler sonra...
gidip gelmekle yükümlüsün her daim
ne bu tarafta ol,
nede diğer tarafın adamı ol...
sus!
sakın,
söyleme o tarafın hikayesini
sende kalsın acıların
içine akıt kanlarını
yaralarını göstereyim deme
ezerde geçerler sonra...
10 Ekim 2009 Cumartesi
9 Ekim 2009 Cuma
Sesler Yüzler Sokaklar...
Taş baskısı bir plakta
yorgun bir ses cızırdar
küflü sayfalarında bir albümün
gülümser o soluk fotoğraflar
kıvrılırken bir kentin alanına
tutunur geçmiş yıllarına
tutunur anılarına
ince uzun duvarlar
kaç hayat yaşadınız söyleyin
sesler yüzler sokaklar
yankısı kalmadı seslerin odalarımızda
sahipleri çoktan öldü fotoğrafların
adımlarımızdan yoruldu yollar
kaç hayat ya adınız söyleyin
sesler yüzler sokaklar
şarkısını yitirmiş sesler
gençliğini yitirmiş yüzler
evlerini yitirmiş sokaklar
kaç hayat yaşayacaklar daha?
daha kaç hayat yaşayacaklar?
unutlur mu yoksa birgün
sesler yüzler sokaklar
bunca yaşamışlıktan sonra
hiç unutulmayacaklar
hiç unutulmayacaklar...
Murathan Mungan
8 Ekim 2009 Perşembe
Çalınan Değerler
yaklaşık iki ay önce;
laptop,fotoğraf makinası ve hard disk çaldırdım...
bu aletler beni hayata bağlayan en önemli şeylerdendi...
fotoğraf makinamla herkesin görmediği,bilmediği yerlere gider,
kendimce fotoğraflar çekerdim,hikayaler toplardım...
topladığım an'lar harddiskimde birikirdi...
yıl yıl,ay ay,gün gün arşivlenmiş an'lar...
boyutu 100gb civarındaydı....
hepside gitti...
bunu geçtik...
beş yıldır topladığım müzik arşivine ne demeli...
200 gb civarında depolanmış müzik...
sanatçıların isimlerine göre dizilmiş...
yıl yıl çıkardığı albümlerin tamamı....
her canım sıkıldığında açtığım,
gecelerimin sadık dostu müziklerim...
onlarda gitti...
sevdiğim 200 filmin gitmesini kayıptan bile saymıyorum artık,
napayım...
yazdığım ve paylaşmadığım
onca şiir,yazı,hikaye...
yazmaya başladığım ve yarıladığım ilk kitap roman denemem
o da gitti...
o kadar zaman,
o kadar uğraş,
emek,fedakarlık....
hepsi bir hırsızlıkla gitti....
alan insan ne yaptı acaba...
çok merak ediyorum...
o kadar fotoğrafı,müziği,filmi,yazıları...
makinayı....laptop'ı...
kullanmamıştır bile....
delete enter yapıp o kadar birikimi silip satmıştır bir tuşla....
tıpkı hayatımdaki diğer insanlar gibi...
değer verdiğim insanların yarı yolda bırakması gibi...
dostum dediğim insanların,
emek verdiğim değerlere uzaktan bakması gibi....
insanların beni bir tuşta silmek istemesi gibi....
***
alışkınım
gitmelere,
silmelere,
silinmelere...
yapılan hırsızlıklara,
vakitten almalara,
ömürden çalmalara....
laptop,fotoğraf makinası ve hard disk çaldırdım...
bu aletler beni hayata bağlayan en önemli şeylerdendi...
fotoğraf makinamla herkesin görmediği,bilmediği yerlere gider,
kendimce fotoğraflar çekerdim,hikayaler toplardım...
topladığım an'lar harddiskimde birikirdi...
yıl yıl,ay ay,gün gün arşivlenmiş an'lar...
boyutu 100gb civarındaydı....
hepside gitti...
bunu geçtik...
beş yıldır topladığım müzik arşivine ne demeli...
200 gb civarında depolanmış müzik...
sanatçıların isimlerine göre dizilmiş...
yıl yıl çıkardığı albümlerin tamamı....
her canım sıkıldığında açtığım,
gecelerimin sadık dostu müziklerim...
onlarda gitti...
sevdiğim 200 filmin gitmesini kayıptan bile saymıyorum artık,
napayım...
yazdığım ve paylaşmadığım
onca şiir,yazı,hikaye...
yazmaya başladığım ve yarıladığım ilk kitap roman denemem
o da gitti...
o kadar zaman,
o kadar uğraş,
emek,fedakarlık....
hepsi bir hırsızlıkla gitti....
alan insan ne yaptı acaba...
çok merak ediyorum...
o kadar fotoğrafı,müziği,filmi,yazıları...
makinayı....laptop'ı...
kullanmamıştır bile....
delete enter yapıp o kadar birikimi silip satmıştır bir tuşla....
tıpkı hayatımdaki diğer insanlar gibi...
değer verdiğim insanların yarı yolda bırakması gibi...
dostum dediğim insanların,
emek verdiğim değerlere uzaktan bakması gibi....
insanların beni bir tuşta silmek istemesi gibi....
***
alışkınım
gitmelere,
silmelere,
silinmelere...
yapılan hırsızlıklara,
vakitten almalara,
ömürden çalmalara....
1 Ekim 2009 Perşembe
Son Mesaj
Titresin bir mum alevinde o eski günler,
Bir gümüş çerçeveden seyret yine maziyi...
Bir nezaket, bir ince söz duyarda belki,
O sararmış resmim hayat bulur yeniden...
Bir gümüş çerçeveden seyret yine maziyi...
Bir nezaket, bir ince söz duyarda belki,
O sararmış resmim hayat bulur yeniden...
Gönlü geniş ve ruhu gezgin sufi meşreplilerin kırk kuralı:
10. kural:
Ne yöne gidersen git,
doğu,batı,kuzey ya da güney-
çıktığın her
yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün!
Kendi içine yolculuk eden kişi,
sonunda arzı dolaşır.
Ne yöne gidersen git,
doğu,batı,kuzey ya da güney-
çıktığın her
yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün!
Kendi içine yolculuk eden kişi,
sonunda arzı dolaşır.
26 Eylül 2009 Cumartesi
25 Eylül 2009 Cuma
Hayat Buraya Hiç Uğramamış
doğduğum evde,
karanlığın ortasında düşünceler içindeyim...
başımı kaldırıp bu eski ve bakımsız evde göz gezdiriyorum...
sanki burada kimse yaşamamış,
umutlar uyanmamış,
kızgınlıkla söylenen sözler ağızdan çıkmamış,
küsülmemiş,
barışılmamış,
hayattan şikayet edilmemiş,
hiç hayal kurulmamış,
hiç gözyaşı dökülmemiş,
yenmemiş,
içilmemiş,
nefes alınmamış,
takvimdeki yapraklar eksilmemiş,
hayat buraya hiç uğramamış,
beni ben yapmamış,
hayat nerede peki?
o ne?
karanlığın ortasında düşünceler içindeyim...
başımı kaldırıp bu eski ve bakımsız evde göz gezdiriyorum...
sanki burada kimse yaşamamış,
umutlar uyanmamış,
kızgınlıkla söylenen sözler ağızdan çıkmamış,
küsülmemiş,
barışılmamış,
hayattan şikayet edilmemiş,
hiç hayal kurulmamış,
hiç gözyaşı dökülmemiş,
yenmemiş,
içilmemiş,
nefes alınmamış,
takvimdeki yapraklar eksilmemiş,
hayat buraya hiç uğramamış,
beni ben yapmamış,
hayat nerede peki?
o ne?
12 Eylül 2009 Cumartesi
Düş ve Düşünce Çıkmazı...
rendekar doğru mu söylüyor ?
"düşünüyorum öyle ise varım"
oldukça makul.
fakat bundan tam tersi bir sonuç,
varolmadığım,
bir düş olduğum sonucu da çıkar.
düşünen bir adamı düşlüyorum.
düşündüğümü bildiğim için ben varım.
düşündüğünü bildiğim için,
düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum.
böylece o da benim kadar gerçek oluyor.
bundan sonrası çok daha hüzünlübir sonuca varıyor.
düşündüğünü düşlediğim bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum.
öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor...
o gerçek ben ise bir düş oluyorum....
İhsan Oktay Anar
"düşünüyorum öyle ise varım"
oldukça makul.
fakat bundan tam tersi bir sonuç,
varolmadığım,
bir düş olduğum sonucu da çıkar.
düşünen bir adamı düşlüyorum.
düşündüğümü bildiğim için ben varım.
düşündüğünü bildiğim için,
düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum.
böylece o da benim kadar gerçek oluyor.
bundan sonrası çok daha hüzünlübir sonuca varıyor.
düşündüğünü düşlediğim bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum.
öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor...
o gerçek ben ise bir düş oluyorum....
İhsan Oktay Anar
8 Eylül 2009 Salı
Eksik Hayat
dokunmak bir cehennem,
dokunmadan bakakalmak ayrı bir cehennem,
istesende istemesende bu hayatı yaşamak zorundasın,
tamamlamak zorundasın bunca yarım şeyleri,
olduğun yer,
olmak istediğin yer arasında gidip gelen,
eksik bir hayat,
olmamışları oldurmakla yükümlüsün,
son vermek istesende,
olmuyor,olamıyor....
hep bir tarafın durduruyor seni
bu amansız,
bu acımasız yaşamı noktalamana birşeyler engel oluyor,
bir yanın durmak istiyor olduğun yerde,
diğer yanın geri gitmek istiyor umarsızca...
bir diğer yanınsa herşeye rağmen ileri gitmen için uğraşıyor....
sen ise bir orada bir burada harcanıyorsun çoğunlukla....
dokunmadan bakakalmak ayrı bir cehennem,
istesende istemesende bu hayatı yaşamak zorundasın,
tamamlamak zorundasın bunca yarım şeyleri,
olduğun yer,
olmak istediğin yer arasında gidip gelen,
eksik bir hayat,
olmamışları oldurmakla yükümlüsün,
son vermek istesende,
olmuyor,olamıyor....
hep bir tarafın durduruyor seni
bu amansız,
bu acımasız yaşamı noktalamana birşeyler engel oluyor,
bir yanın durmak istiyor olduğun yerde,
diğer yanın geri gitmek istiyor umarsızca...
bir diğer yanınsa herşeye rağmen ileri gitmen için uğraşıyor....
sen ise bir orada bir burada harcanıyorsun çoğunlukla....
Gibisin
karanlıkta,uzaklarda bir yerde ışık hüzmesi gibisin,
yağmurda,şemsiye altı
kar'da ısınılası bir yer
yalnızken omuzdaki el
ağlarken boğazdaki hıçkırık
konuşurken ses
susarken sessizlik gibisin
uçarken kanat
koşarken ayak gibisin
elmanın diğer yarısı
sağ elimin karşısındaki sol el gibisin
yağmurda,şemsiye altı
kar'da ısınılası bir yer
yalnızken omuzdaki el
ağlarken boğazdaki hıçkırık
konuşurken ses
susarken sessizlik gibisin
uçarken kanat
koşarken ayak gibisin
elmanın diğer yarısı
sağ elimin karşısındaki sol el gibisin
Yaz Sonu
yaz inceliyor, güz
bizse hiç büyümeyen rus bebekleri
bir düşte karşılaşmıştık, bir düşte kaybolduk
hadi birimiz uyandırsın artık ötekini
birbirinin karanlığına kapatılmış
birbirinin içinde tipiye tutulan
her kozaya ayrı biçilen uzun kışlardan
hadi birimiz uyandırsın artık ötekini
ilkgençliğin yazıları bitti.
Şimdi bırakılmış çiftlikler
yağmurlarla boşalmış leylek yuvaları
elimizde sorular, gün yeniden dağıtıyor
kalanlar için yazılanları
yaz sonu yaz sonu yaz sonu
Biliyorum
yine haziran yine temmuz yine ağustos
Murathan Mungan
bizse hiç büyümeyen rus bebekleri
bir düşte karşılaşmıştık, bir düşte kaybolduk
hadi birimiz uyandırsın artık ötekini
birbirinin karanlığına kapatılmış
birbirinin içinde tipiye tutulan
her kozaya ayrı biçilen uzun kışlardan
hadi birimiz uyandırsın artık ötekini
ilkgençliğin yazıları bitti.
Şimdi bırakılmış çiftlikler
yağmurlarla boşalmış leylek yuvaları
elimizde sorular, gün yeniden dağıtıyor
kalanlar için yazılanları
yaz sonu yaz sonu yaz sonu
Biliyorum
yine haziran yine temmuz yine ağustos
Murathan Mungan
19 Ağustos 2009 Çarşamba
18 Ağustos 2009 Salı
Bir Söz
"Uzun zamandan beridir hayatın -gerçek hayatın-
başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım.
Fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel,
öncelikle erişilmesi gereken birşey,
bitmemiş bir iş,
hizmet edilecek zaman,
ödenecek bir borç oldu.
Sonra hayat başlayacaktı.
Sonunda anladım ki
bu engeller benim hayatımdı."
Alfred D. Souza
13 Ağustos 2009 Perşembe
Yüksek Topuklar Hakkında
Bundan birkaç yıl önce yazmaya karar vermiştim bu öyküyü. Güzel ve uzun bir öykü olsun istemiştim. Her zamanki gibi onca iş, onca uğraş girdi araya; gündeliğin hayhuyunda başka öyküler, başka öykücükler; yalnızca yazılan, yazılmayı bekleyenler değil, yaşananlar da geçit vermedi... Sonunda, 'Bir gün yazarım, nasıl olsa bir gün yazarım, ' diye beklettiklerimden biri olup çıktı bu da... Kimi zaman, yazdığımda, kim bilir nasıl müthiş bir kitap olacağını düşleyip, heyecanlandıklarımdan biri olarak geliyordu aklıma; kimi zaman da yazamadıklarımın yüreğimi daraltan ağır çeki taşlarından biri olarak...
Bu tür 'muhasebeler' içinde bulunduğum ruh haline göre değişiyordu; belki yazacağı onca şeyi üst üste yığıp yıllar boyu onlarla birlikte gezen bütün yazarlarda böyle oluyordur. Artık onları bilemem. Ama her zaman söylerim, yazıp da, düşlediklerinizin ne kadarını yazabildiğinizi görmektense, 'bir gün yazdığımda nasıl müthiş bir şey olacak kim bilir! ' diyerek kendinizi geleceğe ertelemeniz daha heyecan vericidir. Bilirsiniz, insanları heyecanları yaşatır.
Buraya kadar söylediklerimden benim bir yazar olduğumu düşünmüş olmalısınız; hayır, değilim, ama öyle zannedilmek hoşuma gidiyor. Aslında yazıya gönül vermiş olduğumu, boş zamanlarımda, nasıl derler, 'kendi çapımda' öyküler, öykücükler, çeşitli denemeler yazdığımı, ne yazık ki, ancak birkaç yakınım biliyor. Onların da pek ciddiye aldığını sanmıyorum.
Başarılı bir grafikerim, işime çok asılmamakla birlikte fena para kazanmıyorum; bunların bana yettiğini düşünüyor olmalılar. Yazdıklarımdan, yazmaya çalıştıklarımdan kimselere pek söz etmem; hem kendimi sahiden bir yazar olarak görmeyişimden kaynaklanıyor bu -insan kendini bir yazar gibi hissetmezse, başkaları için nasıl ikna edici olabilir? -; hem de heyecanlarıma kapılıp birkaç kez anlatacak gibi olduğumda, karşılaştığım genel bir kayıtsızlık, umursamaz tavırlar ya da anlattıklarımın başkaları tarafından inançsız gözlerle dinlenmesi, beni bu konuda iyice ürkek yaptı. Ben de bu arzumu kendime saklamaya karar verdim. Eğer günün birinde iyi bir kitap yazabilirsem, hepsinden öcümü almış olacağım.
Murathan Mungan
Bu tür 'muhasebeler' içinde bulunduğum ruh haline göre değişiyordu; belki yazacağı onca şeyi üst üste yığıp yıllar boyu onlarla birlikte gezen bütün yazarlarda böyle oluyordur. Artık onları bilemem. Ama her zaman söylerim, yazıp da, düşlediklerinizin ne kadarını yazabildiğinizi görmektense, 'bir gün yazdığımda nasıl müthiş bir şey olacak kim bilir! ' diyerek kendinizi geleceğe ertelemeniz daha heyecan vericidir. Bilirsiniz, insanları heyecanları yaşatır.
Buraya kadar söylediklerimden benim bir yazar olduğumu düşünmüş olmalısınız; hayır, değilim, ama öyle zannedilmek hoşuma gidiyor. Aslında yazıya gönül vermiş olduğumu, boş zamanlarımda, nasıl derler, 'kendi çapımda' öyküler, öykücükler, çeşitli denemeler yazdığımı, ne yazık ki, ancak birkaç yakınım biliyor. Onların da pek ciddiye aldığını sanmıyorum.
Başarılı bir grafikerim, işime çok asılmamakla birlikte fena para kazanmıyorum; bunların bana yettiğini düşünüyor olmalılar. Yazdıklarımdan, yazmaya çalıştıklarımdan kimselere pek söz etmem; hem kendimi sahiden bir yazar olarak görmeyişimden kaynaklanıyor bu -insan kendini bir yazar gibi hissetmezse, başkaları için nasıl ikna edici olabilir? -; hem de heyecanlarıma kapılıp birkaç kez anlatacak gibi olduğumda, karşılaştığım genel bir kayıtsızlık, umursamaz tavırlar ya da anlattıklarımın başkaları tarafından inançsız gözlerle dinlenmesi, beni bu konuda iyice ürkek yaptı. Ben de bu arzumu kendime saklamaya karar verdim. Eğer günün birinde iyi bir kitap yazabilirsem, hepsinden öcümü almış olacağım.
Murathan Mungan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Geceye not
Uykusuz bir gece daha Kafamın içindeki sesleri susturamıyorum Martıların çığlıklarına karışıyor içimdeki gürültü Düşünceleri sıraya dizmeye...
-
Ne çok bildiğimi sanıyormuşum, Cehaletimi bilgelik sanmışım.. Bütün bildiklerimi yoksaydım, unuttum.. Kirlenmiş temiz bir sayfayım artık, Ne...
-
Türkiye’nin en sevilen kadını olmakla nasıl başa çıkıyorsunuz? Bazen anonim olmayı özlüyor musunuz? Aslında kendimi ya da yarattığım söylene...