alnımın bir yanında,başımı dayadığım camın titreşip durduğunu hissetmeme karşın,uyumayı sürdürebiliyordum...
kapalı gözlerime vuran güçlü ışıkların,dışarda çoğalan seslerin varlığı;otobüsün kesilen hızı,anayoldan ayrılırken alınan bir dönüş ve bir anda yakılan iç lambaların çiğ aydınlığında görülen yolcuların dağılmış yüzleri,bir mola yerine geldiğimizi söylüyordu.
Otobüs yolculuklarının en sevmediğim yanıydı bu:uykusu bölünmüş bu insanların uyanırken ki şaşkın,saç-baş dağınık hallerini görmek,onların mahremine girmek gibi geliyordu...
Uyanırken ki yüzümüzün,ancak yakınlarımızın görebileceği bir özelimiz olması gerekirken,otobüs yolculuklarında ulu orta yaşanan bir insanlık hali olup çıkıyordu.
Ya şu yan taraftaki kadın gibi ağzım açılıp çenem düşerse uyurken,ya aralık kalmış dudaklarımın kıyısından aşağıya doğru ince bir salya sızarsa,ya bende arkadaki bey gibi horlayacak olursam gibi kuşkular uykumu kaçırmaya yetiyor,faltaşı gibi açılmış gözlerle yolculuk ediyordum...
zaten bu otobüs yolculuklarında genel bir uykusuzluk çekmem yetmiyormuş gibi,ne zaman binbir zahmetle şöyle bir kestirecek olsam,beş-on dakikaya kalmadan otobüsün bir mola yerinde duracağı tutardı;uyku ile uyanıklık arasında kalmış iyice sersemlemiş bir kafayla inerdim arabadan.defalarca denediğim talihin kötü bir şakasıydı bana.yolculuk tanrısı benimle alay ediyor olmalıydı....
1 yorum:
Otobüs yolculuklarıyla arasında bir bağ oluşmuş,konumu itibarı ile sürekli değişik ulaşım araçları ile yolculuk eden biri olarak gözlemlerine ve iç sesine katılıyorum.Ve uzuuun otobüs yolculuklarını(memlektimle İstanbul'un arası otobüsle 16 saat) uyumayarak geçirmeye devam ediyorum.İnsanlar uyanık ve ışıklar açıkken kitap okuyup;ışıklar kapanınca müzik dinlemye devam.. :)
Haa bir de genel seçimlere 1 sene kalınca, havaalanını tadilata aldırarak uçakları iptal eden ulaştırma bakanına selam ederim!
Yorum Gönder