10 Ekim 2009 Cumartesi
9 Ekim 2009 Cuma
Sesler Yüzler Sokaklar...
Taş baskısı bir plakta
yorgun bir ses cızırdar
küflü sayfalarında bir albümün
gülümser o soluk fotoğraflar
kıvrılırken bir kentin alanına
tutunur geçmiş yıllarına
tutunur anılarına
ince uzun duvarlar
kaç hayat yaşadınız söyleyin
sesler yüzler sokaklar
yankısı kalmadı seslerin odalarımızda
sahipleri çoktan öldü fotoğrafların
adımlarımızdan yoruldu yollar
kaç hayat ya adınız söyleyin
sesler yüzler sokaklar
şarkısını yitirmiş sesler
gençliğini yitirmiş yüzler
evlerini yitirmiş sokaklar
kaç hayat yaşayacaklar daha?
daha kaç hayat yaşayacaklar?
unutlur mu yoksa birgün
sesler yüzler sokaklar
bunca yaşamışlıktan sonra
hiç unutulmayacaklar
hiç unutulmayacaklar...
Murathan Mungan
8 Ekim 2009 Perşembe
Çalınan Değerler
yaklaşık iki ay önce;
laptop,fotoğraf makinası ve hard disk çaldırdım...
bu aletler beni hayata bağlayan en önemli şeylerdendi...
fotoğraf makinamla herkesin görmediği,bilmediği yerlere gider,
kendimce fotoğraflar çekerdim,hikayaler toplardım...
topladığım an'lar harddiskimde birikirdi...
yıl yıl,ay ay,gün gün arşivlenmiş an'lar...
boyutu 100gb civarındaydı....
hepside gitti...
bunu geçtik...
beş yıldır topladığım müzik arşivine ne demeli...
200 gb civarında depolanmış müzik...
sanatçıların isimlerine göre dizilmiş...
yıl yıl çıkardığı albümlerin tamamı....
her canım sıkıldığında açtığım,
gecelerimin sadık dostu müziklerim...
onlarda gitti...
sevdiğim 200 filmin gitmesini kayıptan bile saymıyorum artık,
napayım...
yazdığım ve paylaşmadığım
onca şiir,yazı,hikaye...
yazmaya başladığım ve yarıladığım ilk kitap roman denemem
o da gitti...
o kadar zaman,
o kadar uğraş,
emek,fedakarlık....
hepsi bir hırsızlıkla gitti....
alan insan ne yaptı acaba...
çok merak ediyorum...
o kadar fotoğrafı,müziği,filmi,yazıları...
makinayı....laptop'ı...
kullanmamıştır bile....
delete enter yapıp o kadar birikimi silip satmıştır bir tuşla....
tıpkı hayatımdaki diğer insanlar gibi...
değer verdiğim insanların yarı yolda bırakması gibi...
dostum dediğim insanların,
emek verdiğim değerlere uzaktan bakması gibi....
insanların beni bir tuşta silmek istemesi gibi....
***
alışkınım
gitmelere,
silmelere,
silinmelere...
yapılan hırsızlıklara,
vakitten almalara,
ömürden çalmalara....
laptop,fotoğraf makinası ve hard disk çaldırdım...
bu aletler beni hayata bağlayan en önemli şeylerdendi...
fotoğraf makinamla herkesin görmediği,bilmediği yerlere gider,
kendimce fotoğraflar çekerdim,hikayaler toplardım...
topladığım an'lar harddiskimde birikirdi...
yıl yıl,ay ay,gün gün arşivlenmiş an'lar...
boyutu 100gb civarındaydı....
hepside gitti...
bunu geçtik...
beş yıldır topladığım müzik arşivine ne demeli...
200 gb civarında depolanmış müzik...
sanatçıların isimlerine göre dizilmiş...
yıl yıl çıkardığı albümlerin tamamı....
her canım sıkıldığında açtığım,
gecelerimin sadık dostu müziklerim...
onlarda gitti...
sevdiğim 200 filmin gitmesini kayıptan bile saymıyorum artık,
napayım...
yazdığım ve paylaşmadığım
onca şiir,yazı,hikaye...
yazmaya başladığım ve yarıladığım ilk kitap roman denemem
o da gitti...
o kadar zaman,
o kadar uğraş,
emek,fedakarlık....
hepsi bir hırsızlıkla gitti....
alan insan ne yaptı acaba...
çok merak ediyorum...
o kadar fotoğrafı,müziği,filmi,yazıları...
makinayı....laptop'ı...
kullanmamıştır bile....
delete enter yapıp o kadar birikimi silip satmıştır bir tuşla....
tıpkı hayatımdaki diğer insanlar gibi...
değer verdiğim insanların yarı yolda bırakması gibi...
dostum dediğim insanların,
emek verdiğim değerlere uzaktan bakması gibi....
insanların beni bir tuşta silmek istemesi gibi....
***
alışkınım
gitmelere,
silmelere,
silinmelere...
yapılan hırsızlıklara,
vakitten almalara,
ömürden çalmalara....
1 Ekim 2009 Perşembe
Son Mesaj
Titresin bir mum alevinde o eski günler,
Bir gümüş çerçeveden seyret yine maziyi...
Bir nezaket, bir ince söz duyarda belki,
O sararmış resmim hayat bulur yeniden...
Bir gümüş çerçeveden seyret yine maziyi...
Bir nezaket, bir ince söz duyarda belki,
O sararmış resmim hayat bulur yeniden...
Gönlü geniş ve ruhu gezgin sufi meşreplilerin kırk kuralı:
10. kural:
Ne yöne gidersen git,
doğu,batı,kuzey ya da güney-
çıktığın her
yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün!
Kendi içine yolculuk eden kişi,
sonunda arzı dolaşır.
Ne yöne gidersen git,
doğu,batı,kuzey ya da güney-
çıktığın her
yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün!
Kendi içine yolculuk eden kişi,
sonunda arzı dolaşır.
26 Eylül 2009 Cumartesi
25 Eylül 2009 Cuma
Hayat Buraya Hiç Uğramamış
doğduğum evde,
karanlığın ortasında düşünceler içindeyim...
başımı kaldırıp bu eski ve bakımsız evde göz gezdiriyorum...
sanki burada kimse yaşamamış,
umutlar uyanmamış,
kızgınlıkla söylenen sözler ağızdan çıkmamış,
küsülmemiş,
barışılmamış,
hayattan şikayet edilmemiş,
hiç hayal kurulmamış,
hiç gözyaşı dökülmemiş,
yenmemiş,
içilmemiş,
nefes alınmamış,
takvimdeki yapraklar eksilmemiş,
hayat buraya hiç uğramamış,
beni ben yapmamış,
hayat nerede peki?
o ne?
karanlığın ortasında düşünceler içindeyim...
başımı kaldırıp bu eski ve bakımsız evde göz gezdiriyorum...
sanki burada kimse yaşamamış,
umutlar uyanmamış,
kızgınlıkla söylenen sözler ağızdan çıkmamış,
küsülmemiş,
barışılmamış,
hayattan şikayet edilmemiş,
hiç hayal kurulmamış,
hiç gözyaşı dökülmemiş,
yenmemiş,
içilmemiş,
nefes alınmamış,
takvimdeki yapraklar eksilmemiş,
hayat buraya hiç uğramamış,
beni ben yapmamış,
hayat nerede peki?
o ne?
12 Eylül 2009 Cumartesi
Düş ve Düşünce Çıkmazı...
rendekar doğru mu söylüyor ?
"düşünüyorum öyle ise varım"
oldukça makul.
fakat bundan tam tersi bir sonuç,
varolmadığım,
bir düş olduğum sonucu da çıkar.
düşünen bir adamı düşlüyorum.
düşündüğümü bildiğim için ben varım.
düşündüğünü bildiğim için,
düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum.
böylece o da benim kadar gerçek oluyor.
bundan sonrası çok daha hüzünlübir sonuca varıyor.
düşündüğünü düşlediğim bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum.
öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor...
o gerçek ben ise bir düş oluyorum....
İhsan Oktay Anar
"düşünüyorum öyle ise varım"
oldukça makul.
fakat bundan tam tersi bir sonuç,
varolmadığım,
bir düş olduğum sonucu da çıkar.
düşünen bir adamı düşlüyorum.
düşündüğümü bildiğim için ben varım.
düşündüğünü bildiğim için,
düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum.
böylece o da benim kadar gerçek oluyor.
bundan sonrası çok daha hüzünlübir sonuca varıyor.
düşündüğünü düşlediğim bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum.
öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor...
o gerçek ben ise bir düş oluyorum....
İhsan Oktay Anar
8 Eylül 2009 Salı
Eksik Hayat
dokunmak bir cehennem,
dokunmadan bakakalmak ayrı bir cehennem,
istesende istemesende bu hayatı yaşamak zorundasın,
tamamlamak zorundasın bunca yarım şeyleri,
olduğun yer,
olmak istediğin yer arasında gidip gelen,
eksik bir hayat,
olmamışları oldurmakla yükümlüsün,
son vermek istesende,
olmuyor,olamıyor....
hep bir tarafın durduruyor seni
bu amansız,
bu acımasız yaşamı noktalamana birşeyler engel oluyor,
bir yanın durmak istiyor olduğun yerde,
diğer yanın geri gitmek istiyor umarsızca...
bir diğer yanınsa herşeye rağmen ileri gitmen için uğraşıyor....
sen ise bir orada bir burada harcanıyorsun çoğunlukla....
dokunmadan bakakalmak ayrı bir cehennem,
istesende istemesende bu hayatı yaşamak zorundasın,
tamamlamak zorundasın bunca yarım şeyleri,
olduğun yer,
olmak istediğin yer arasında gidip gelen,
eksik bir hayat,
olmamışları oldurmakla yükümlüsün,
son vermek istesende,
olmuyor,olamıyor....
hep bir tarafın durduruyor seni
bu amansız,
bu acımasız yaşamı noktalamana birşeyler engel oluyor,
bir yanın durmak istiyor olduğun yerde,
diğer yanın geri gitmek istiyor umarsızca...
bir diğer yanınsa herşeye rağmen ileri gitmen için uğraşıyor....
sen ise bir orada bir burada harcanıyorsun çoğunlukla....
Gibisin
karanlıkta,uzaklarda bir yerde ışık hüzmesi gibisin,
yağmurda,şemsiye altı
kar'da ısınılası bir yer
yalnızken omuzdaki el
ağlarken boğazdaki hıçkırık
konuşurken ses
susarken sessizlik gibisin
uçarken kanat
koşarken ayak gibisin
elmanın diğer yarısı
sağ elimin karşısındaki sol el gibisin
yağmurda,şemsiye altı
kar'da ısınılası bir yer
yalnızken omuzdaki el
ağlarken boğazdaki hıçkırık
konuşurken ses
susarken sessizlik gibisin
uçarken kanat
koşarken ayak gibisin
elmanın diğer yarısı
sağ elimin karşısındaki sol el gibisin
Yaz Sonu
yaz inceliyor, güz
bizse hiç büyümeyen rus bebekleri
bir düşte karşılaşmıştık, bir düşte kaybolduk
hadi birimiz uyandırsın artık ötekini
birbirinin karanlığına kapatılmış
birbirinin içinde tipiye tutulan
her kozaya ayrı biçilen uzun kışlardan
hadi birimiz uyandırsın artık ötekini
ilkgençliğin yazıları bitti.
Şimdi bırakılmış çiftlikler
yağmurlarla boşalmış leylek yuvaları
elimizde sorular, gün yeniden dağıtıyor
kalanlar için yazılanları
yaz sonu yaz sonu yaz sonu
Biliyorum
yine haziran yine temmuz yine ağustos
Murathan Mungan
bizse hiç büyümeyen rus bebekleri
bir düşte karşılaşmıştık, bir düşte kaybolduk
hadi birimiz uyandırsın artık ötekini
birbirinin karanlığına kapatılmış
birbirinin içinde tipiye tutulan
her kozaya ayrı biçilen uzun kışlardan
hadi birimiz uyandırsın artık ötekini
ilkgençliğin yazıları bitti.
Şimdi bırakılmış çiftlikler
yağmurlarla boşalmış leylek yuvaları
elimizde sorular, gün yeniden dağıtıyor
kalanlar için yazılanları
yaz sonu yaz sonu yaz sonu
Biliyorum
yine haziran yine temmuz yine ağustos
Murathan Mungan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Geceye not
Uykusuz bir gece daha Kafamın içindeki sesleri susturamıyorum Martıların çığlıklarına karışıyor içimdeki gürültü Düşünceleri sıraya dizmeye...
-
Türkiye’nin en sevilen kadını olmakla nasıl başa çıkıyorsunuz? Bazen anonim olmayı özlüyor musunuz? Aslında kendimi ya da yarattığım söylene...
-
Kırdın mı incittin mi birilerini Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler. Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda? Yeniden düşünmeliyim Dostlukla...